Twilight Turkey Fan Anasayfa
Merhaba Saygı Değer Misafirimiz ... Sitemizden daha kaliteli yararlanmak istiyorsanız lütfen üye olunuz ..! Eğer üyeyseniz lütfen giriş yapınız ..!
Sevgilerimizle ....
TWİLİGHT TURKEY FAN AİLESİ
Twilight Turkey Fan Anasayfa
Merhaba Saygı Değer Misafirimiz ... Sitemizden daha kaliteli yararlanmak istiyorsanız lütfen üye olunuz ..! Eğer üyeyseniz lütfen giriş yapınız ..!
Sevgilerimizle ....
TWİLİGHT TURKEY FAN AİLESİ
Twilight Turkey Fan Anasayfa
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Twilight'cıların Buluşma Noktası
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİletişim

 

 Nişan Düğün Ve Isle-Esme

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
~Tw!L!ghT~R!haNnA~qOLik~
LADY ADMİN
LADY ADMİN
~Tw!L!ghT~R!haNnA~qOLik~


Mesaj Sayısı : 384
Kayıt tarihi : 16/07/09
Yaş : 28
Nerden : αѕнℓєу'мιη кαℓвιη∂єη

Nişan Düğün Ve Isle-Esme Empty
MesajKonu: Nişan Düğün Ve Isle-Esme   Nişan Düğün Ve Isle-Esme Icon_minitimeSalı Ağus. 18, 2009 4:02 pm

PREFACE (önsöz)
Neredeyse ölmek üzere olduğum tecrübelerim; benim payıma düşmesi gereken adeletden daha fazla idi. Bu hiç kimsenin kolay kolay alışabileceği bir şey değildi.
Ölümle tekrar yüz yüze gelmek, yine de tuhaf bir şekilde kaçınılmaz görünüyordu. Sanki gerçekten felaket için işaretlenmiştim. Zaman zaman bu peşimi bırakmayan felaketlerden bir şekilde kaçmaya çalıştım ama felaketler hep arkamdan gelmeye devam ettiler.
Buna rağmen, şimdi diğerlerinden çok daha farklıydı.
Korktuğunuz birinden kaçabilirsiniz, nefret ettiğiniz biriyle savaşmayı deneyebilirsiniz. Canavarlar, katiller, düşmanlar; bütün bu sıra dışı varlıklara karşı kendimi donattım.
Sevdiğiniz kişi sizi öldürebilecek biriyse, bu size hiç seçenek bırakmaz. Nasıl kaçabilirsiniz, nasıl savaşabilirsiniz ki, bunları yaparken sevdiğiniz kişinin canını yakabilir misiniz? Eğer yaşamınız elinizde olan bütün şeyse inandığınız kişiye bunu vermezmiydiniz. Nasıl hayatınızı sevdiğiniz aşık olduğunuz adama vermemeyi düşünebilirsiniz ki?
Eğer bu gerçekten de aşık olduğunuz adamsa?
1. Nişan
Kimse sana gözünü dikip bakmıyor diye söyedim kendime. Kimse sana bakmıyor, kimse sana bakmıyor.
Ama kendimi ikna edebilcek kadar iyi yalan söyleyemediğimden, kontrol etme gerekliliği duydum.
Kasabadaki üç trafik lambasından birinin yeşile dönmesini oturup beklerken, sağ tarafıma baktığımda küçük minibüsünün içinde Mrs. Weber bütün vücuduyla bana doğru döndüğünü gördüm. Gözleri benimkilere odaklandı ve ben de geri çekildim, neden bakışlarını çekmediğini veya utanmış görünmediğini merak ettim. İnsanlara dik dik bakmak hala kabalık olarak nitelendiriliyordu, değil mi? Bu artık benim için geçerli değil miydi?
Sonra arabamın camların çok koyu bir renk olduğunu, arabanın içerisinde benim olduğuma dair hiçbir fikri bile olmadığını ve aslında bana bakmadığını, arabaya dikkatlice baktığını düşünerek rahatlamaya çalıştım.
Arabam. İçimi çektim.
Sola kısa bir bakış attım ve şaşkınlıktan inledim. Kaldırımda donmuş iki yaya, arabama dik dik bakarken karşıya geçme şanslarını kaçırıyorlardı. Arkalarında, Mr. Marchall küçük hediyelik eşya dükkânının dökme camından aptalca bir şekilde bakıyordu. En azından burnunu cama bastırmamıştı. Henüz.
Işık yeşile döndü, uzaklaşmak için acele etmemle beraber, düşünmeden gaz pedalına çok hızlı bir şekilde bastım, normalde benim eski Chevy kamyonetim olsaydı hareket ettirmek için yumruklamalıydım.
Motor avcı bir panter gibi hırlarken, araba çok hızla sarsıldı, bedenim siyah deri koltuğa hızla çarptı ve karnım omurgalarıma rağmen düzleşti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twilightturkeyfan.hareketforum.com
~Tw!L!ghT~R!haNnA~qOLik~
LADY ADMİN
LADY ADMİN
~Tw!L!ghT~R!haNnA~qOLik~


Mesaj Sayısı : 384
Kayıt tarihi : 16/07/09
Yaş : 28
Nerden : αѕнℓєу'мιη кαℓвιη∂єη

Nişan Düğün Ve Isle-Esme Empty
MesajKonu: Geri: Nişan Düğün Ve Isle-Esme   Nişan Düğün Ve Isle-Esme Icon_minitimeSalı Ağus. 18, 2009 4:03 pm

“Hay Allah!” Nefesimi tutup, el yordamıyla freni aradım. Başımı tutarak, sadece pedala bastım. Araba sarsıldı ama yine de durdu.
Etraftaki tepkiye bakmaya katlanamadım. Eğer bu arabayı daha önce kimin sürdüğüne dair bir şüphe vardıysa da artık yoktu. Gaz pedalına, ayakkabımın ucuyla ve hatta nazikçe sayılabilecek bir şekilde yarım milimetre kadar bastım ve araba tekrar ilerledi.
Kendimi amacım olan benzin istasyonuna ulaşmaya ayarladım. Eğer arabamdan buharlar çıkıyor olmasaydı, kasabaya gelmezdim. Bu günlerde toplum içinde zaman geçirmekten kaçındığımdan ötürü birçok şeyi almaktan kendimi mahrum bırakıyordum, gazoz ve ayakkabı bağı gibi.
Yarıştaymışım gibi hareket ediyordum, kaportayı açtım, suyu ve yağı değiştirilecekti daha sonra benzin kapağını açtım kredi kartımla ödemeyi yaptım, saniyeler olmadan hortum benzin deposundaydı. Tabi ki, ölçme aletindeki rakamları düzene sokmak için yapabileceğim bir şey yoktu. Ağır bir şekilde yazılabildi, sanki bunu sadece beni sinirlendirmek için yapıyordu.
Dışarısı pek parlak değildi Forks, Washington’da tipik çiseleyen yağmurlu bir gün, ama yine de sahne ışıkları sanki üzerime doğrultulmuş gibiydi, sol elimdeki narin yüzük dikkat çekiyordu. Böyle zamanlarda bakışları arkamda hissediyordum, yüzük sanki neon ışıkları gibi titreşiyordu; bana bak, bana bak.
Kendi halimi fazlaca düşünmek aptalcaydı ve bunu biliyordum. Üstelik annem ve babam, insanların nişanım hakkında ne söylediklerini gerçekten umursuyorlar mıydı? Yeni arabam hakkında? Ivy League Koleji’ne gizemlice kabul edilişim hakkında? Şu an arka cebimde duran, çok taze hissettiren, parlak siyah kredi kartı hakkında?
“Evet, ne düşündükleri kimin umrunda?” nefesimin altından söylendim.
“Şey, bayan?” bir adam seslendi.
Döndüm, keşke dönmeseydim.
İki adam tepesine yepyeni bir kayak takımı bağlı olan bir arazi aracının yanında dikiliyordu. İkisi de aslında bana bakmıyorlardı; sadece gözlerini dikmiş arabama bakıyorlardı.
Kişisel olarak, üstüme alınmadım. Ama sonra, Toyota, Ford ve Chevy’nin sembollerini ayırt edebildiğim için kendimle gurur duydum. Bu araba tek renk idi, parlak siyah, ipek gibi parlak ve çok güzledi ama yine de benim için sadece bir arabaydı.
“Rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama kullandığınız arabanın markasını söyleyebilir misiniz?” diye uzun boylu olan sordu.
“Şey, bir Mercedes, değil mi?”
“Evet,” dedi adam kibarca, kısa arkadaşı cevabıma gözlerini devirirken. “Biliyorum. Ama bu, merak ediyordum da…kullandığınız bir Mercedes Guardian mı? Adam bu adı büyük bir saygı duyarak söyledi. Bu çocuğun benim…benim nişanlım (düğünün birkaç gün sonra olduğu gerçeğinden kurtuluş yolu yoktu) Edward Cullen ile iyi geçineceğine dair bir hisse kapıldım. “Avrupa’da henüz mevcut olmaması gerekiyordu,” adam devam etti, “bırakalım burada.”
Gözleri arabamın dış hatlarını incelerken bir an arabamın bana herhangi diğer Mercedes Sedan’lardan pek farklı görünmediğini fark ettim, ama nasıl bilebilirdim ki? Kısa bir süre için nişanlı, düğün, koca, vb. gibi kelimelerle kendi konularımı düşündüm.
Sadece aklımda hepsini bir araya koyamamıştım.
Diğer taraftan, beyaz gelinlik ve buketlerin ne kadar aptalca olacağı düşüncesi korkuyla yerimde sinmeme neden oluyordu. Ama bundan daha fazlası ile yüzleşmem gerekiyordu, ağırbaşlı bir şekilde orta yolu bulmak, saygıdeğer olmak, koca gibi sıkıcı kavramla beraber Edward’la birlikte olmak. Bu başmeleğin, muhasebeci gibi rol yapmasıydı; ben onu herhangi sıradan bir rolde bile gözümde canlandıramıyordum ki.
Her zamanki gibi, Edward hakkında düşünmeye başladığımda, istemeden de olsa hayallerim başımı döndürdü. Yabancı dikkatimi çekmek için boğazını temizlemek zorunda kaldı; hala arabanın yapımı ve modeli hakkında cevap bekliyordu.
“Bilmiyorum,” diye dürüstçe söyledim.
“Onunla birlikte fotoğraf çektirmemizin herhangi bir sakıncası varmı?”
Bunu anlamam bir saniyemi aldı. “Gerçekten mi? Arabayla fotoğraf mı çekilmek istiyorsun?”
“Tabi ki çünkü eğer kanıt götürmezsem kimse bana inanmayacak.”
“Şey. Tamam. Olur.”
Hızla benzin hortumu bir kenara koydum ve fotoğraf çektirmek için deli gibi istekli adam arka cebinden kocaman, profesyonel bir kamera çıkarırken bende saklanmak için ön koltuğa sessizce sindim. O ve arkadaşı değişerek kaputun yanında poz verdiler ve sonra arabanın arkasında fotoğraf çekmeye gittiler.
“Kamyonetimi özledim,” diye kendi kendime sızlandım.
Edward’la bu dengesiz uzlaşmaya karar vermemizden sadece birkaç hafta sonra, benim kamyonetim çok, çok kullanışlı olan son kez hırıldadı ve tekledi, artık çalışmayacak hale gelmişti. Kamyonetimin ömrünü doldurması, Edward’ın yerine başka bir araba alabilmesi için izinli olmasını sağlayan bir detaydı. Edward bunun sadece beklenen bir şey olduğuna dair yemin etti; kamyonetim uzun yaşamıştı, bütün bir hayat ve sonunda doğal sebeplerden dolayı zamanı dolmuştu. Ona göre böyleydi. Ve tabi ki, onun öyküsünü doğrulayacak ya da kendi başıma kamyonetimi ölümden kurtarmayı deneyecek yolum yoktu. Favori araba tamircim…
Bu soğuk düşünceyi durdurdum, sonunun gelmesine izin vermeyi reddettim. Bunun yerine, arabanın duvarlarıyla sessizleştirilmiş, dışarıdaki adamların seslerini dinledim.
“…online videosunu izlemiştim, alev makinesi ile arabanın üzerine gittiler. Boyası bile buruşmadı.”
“Tabi ki buruşmaz. Bu bebeğin üzerine tank bile devirebilirsin. Bunun için burada pek piyasası yok. Çoğunlukla Ortadoğulu diplomatlar, silah tüccarları ve uyuşturucu baronları için tasarlandı.”
“Kızın da böyle biri olduğunu mu düşünüyorsun?” yumuşak bir sesle kısa olan sordu. Yanaklarım alev alev yanarken başımı eğdim.
“Şey,” dedi uzun olan. “Belki. Buralarda füze geçirmez cam ve dört bin sterlinlik gövde zırhına neden ihtiyaç olacağını hayal edemiyorum. Daha tehlikeli bir yere yönlenmiş olmak zorunda.”
Gövde zırhı. Dört bin sterlinlik gövde zırhı. Ve füze geçirmez cam? Harika. Modası geçmiş, iyi kurşungeçirmez cama ne oldu?
Güzel, en azından bu biraz mantıklıydı eğer sapkın bir espri anlayışınız varsa.
Edward ın anlaşmamızın avantajlarından yararlanmasından hoşlanmamıştım ağırlık onun elineydi ve bu ona benim kabül edebileceğimden bile daha fazla şey verebilmesini sağlamıştı. Kamyonetimi, yerine başka bir şey koymak gerektiğinde değiştirmesinde anlaşmıştım, tabi ki bu anın bu kadar çabuk gelmesini ummuyordum. Kamyonetin kaldırım kenarında cansız resim gibi klasik Chevy hürmetinden başka bir şey olmadığını itiraf etmek zorunda kaldığımda, yerine başkasını koyma fikrinin beni büyük ihtimalle utandıracağını biliyordum. Beni dik bakışların ve fısıltıların odak noktası yaptı. Bu kısım hakkında haklı oldum. Ama en karanlık hayallerimde bile bana iki araba alacağını önceden göremedim.
Çıldırdığımda “önceki” araba ve “sonraki” araba diye açıkladı.
Bu sadece “önceki” arabaydı. Bunun ödünç alınmış bir araba olduğunu söyledi ve düğünden sonra geri vereceğine söz verdi. Bütün bunlar kesinlikle benim için bir anlam ifade etmemişti. Şimdiye kadar.
Ha ha. Çünkü ben çok kırılabilir narin bir insandım, çok kazaya eğilimli, kendi tehlikeli kötü şansımın büyük bir kurbanıydım, görünen o ki güvende olabilmek için tank geçirmez bir arabaya ihtiyacım vardı. Çok gülünç. O ve erkek kardeşlerinin arkamdan bu şakaya epey eğlendiğine emindim.
Veya belki, sadece belki, küçük bir ses kafamın içinde fısıldadı, bu şaka değil aptal. Belki gerçekten senin hakkında endişeleniyor. Seni korumak için biraz ileri gitmesi, bu ilk defa olmayacaktı.
İçimi çektim.
“Sonraki” arabayı henüz görmedim. Cullen’lerin garajının en derin köşesinde bir çarşafın altına gizlenmişti. Ailenin çoğu üyesinin şimdiye kadar en azından bir göz attılarını biliyordum, ama ben gerçekten bilmek istemiyordum.
O arabada büyük ihtimalle gövde zırhı yoktu çünkü balayından sonra ona ihtiyacım olmayacaktı. Gerçek yok edilemezlik, dört gözle beklediğim birçok avantajdan sadece biriydi. Bir Cullen olmanın en iyi kısımları pahalı arabalar ve etkileyici kredi kartları değildi.
“Hey,” uzun adam seslendi, içeriyi dikkatlice görebilmek için ellerini gölgeleyerek cama bastırdı. “Şu an işimiz bitti. Çok teşekkürler!”
“Bir şey değil,” diye cevap verdim, motoru çalıştırdığım an gerildim ve sonra iç rahatlığıyla pedala bastım, çok nazikçe.
Kaç defa eve giden bu tanıdık yolda araba sürmüş olduğum fark etmiyordu, yağmurla rengi solmuş el ilanlarını hala geçmişte bırakamıyordum. Her biri, telefon direklerine zımbalanmış ve sokak işaret levhalarına bantlanmıştı, bütün bunlar bana hep yeni bir tokat gibiydi. Çok hak edilmiş bir tokat. Beynim daha önce hemen engellediği düşünceleri, tekrar engellemede başarısız oldu. Bu yolda bundan kaçınamıyordum. Favori araba tamircimin fotoğrafları belirli aralıklarla yanımdan şimşek gibi geçerken olmuyordu.
En yakın arkadaşım. Benim Jacob’um.
BU ÇOCUĞU GÖRDÜNÜZ MÜ? posterleri asmak Jacob’un babasının fikri değildi. Bu fikir benim babam Charlie’nindi, bütün el ilanlarını yazdırıp, kasabanın her tarafına yaymıştı. Ve sadece Forks’a değil, Port Angeles, Sequin, Hoquiam, Aberdeen ve Olimpic Peninsula’daki diğer bütün kasabalara bu el ilanlarını göndermişti. Aynı zamanda Washington eyaletindeki tüm polis istasyonlarının duvarlarında aynı el ilanının asıldığına emin olmuştu. Kendi istasyonundaki mantar tahtanın tamamı Jacob’u bulmaya adanmıştı. Ama mantar tahta genelde çok boş oluyordu bu yüzden hayal kırıklığına ve hüsrana uğramıştı.
Babam hiçbir ilandan cevap gelmediğini görünce daha da hayal kırıklığına uğradı. Jacob’un babası ki Charlie’nin en yakın arkadaşı, Billy ile birlikte en çok hayal kırıklığına uğrayan oydu. On altı yaşındaki kaçak oğlunun aranmasına Billy daha fazla karışmıyordu. Billy el ilanlarını La Push’a, Jacob’un evinin olduğu deniz kıyısında ayrılmış bölgeye asmayı reddediyordu. Görünen o ki, güya yapabileceği bir şey yok diye, Jacob’un kaybolması olayının peşini bırakmıştı Şöyle diyordu, “Jacob artık büyüdü. İstediği zaman eve döner.”
Ve babam Billy’nin tarafında olduğum için de hayal kırıklığına uğramıştı.
Ben de posterleri asmazdım çünkü. Çünkü Billy ve ben, ikimizde Jacob’un nerede olduğunu tahmini olarak biliyorduk, ve biz bunun yanında onu şu anda kimsenin göremeyeceğini de dokunaklı bir biçimde biliyorduk.

El ilanları boğazıma her zamanki gibi büyük bir yumru gibi oturdu, her zamanki yakıcı gözyaşları belirdi gözlerimde ve Edward’ın bu cumartesi avlanmaya gittiği için memnun olduğumu fark ettim. Eğer Edward tepkimi görseydi, bu onu da sadece berbat hissettirirdi.
Tabi ki, cumartesi olduğu için bazı engeller vardı. Yavaş ve dikkatlice kendi sokağıma döndüğümde, babamın polis kamyonetini evin önünde görebilirdim. Bu gün de yine balığa gitmemişti. Hala düğün hakkında surat yapıyordu.
Bu yüzden içerideyken telefonu kullanamayacaktım. Ama aramak zorundaydım…
Chevy heykelinin arkasına, kaldırımın kenarına park ettim ve Edward’ın bana acil durumlar için verdiği cep telefonunu eldiven bölmesinden çekip dışarı çıkardım. Numarayı çevirdim, telefon çalarken parmağımı “kapama” düğmesinde tutuyordum. Gerekirse diye.
“Merhaba?” diye Seth Clearwater cevapladı ve ben rahatlayarak içimi çektim. Onun büyük kardeşi, Leah ile konuşmak için çok ödlektim. Leah’e gelince “başımın etini yemek” cümlesi bütünüyle konuşmayı tasvir ediyordu.
“Hey, Seth, ben Bella.”
“Oh, Selam, Bella! Nasılsın?”
Tıkandım. Güven vermekten aciz bir şekilde “İyiyim.” diyebildim
“Son gelişmeler için mi aradın?” “Medyum olmalısın.”
“Pek sayılmaz. Ben Alice değilim biliyorsunki” dedim
“Biliyorum sen sadece tahmin edilebilirsin,” diye şaka yaptı. La Push’ta Quileute sürüsünden biri gittiğinden biri, sadece Seth, Cullenların adından bahsederken rahattı, her şeyi bilen yakında görümcem olacak kişi hakkında espri yapması şöyle dursun.
“Öyleyim biliyorum.” Bir dakika için teredüt ettim. “O nasıl?”
Seth içini çekti. “Herzamanki gibi. Konuşmayacak, yine de bizi duyduğunu biliyoruz. İnsan gibi düşünmemeye çalışıyor, bilirsin işte. Sadece içgüdüleriyle hareket ediyor.”
“Şu an nerede olduğunu biliyor musunuz?”
“Kuzey Kanada’ da biryerde. Hangi eyalette olduğunu söyleyemem sana ama. Eyalet isimlerimin yazdığı tabelalara pek dikkat etmiyor.”
“Hiç işaret…”
“Eve gelmiyor, Bella. Üzgünüm.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twilightturkeyfan.hareketforum.com
~Tw!L!ghT~R!haNnA~qOLik~
LADY ADMİN
LADY ADMİN
~Tw!L!ghT~R!haNnA~qOLik~


Mesaj Sayısı : 384
Kayıt tarihi : 16/07/09
Yaş : 28
Nerden : αѕнℓєу'мιη кαℓвιη∂єη

Nişan Düğün Ve Isle-Esme Empty
MesajKonu: Geri: Nişan Düğün Ve Isle-Esme   Nişan Düğün Ve Isle-Esme Icon_minitimeSalı Ağus. 18, 2009 4:15 pm

Kaynak=Alıntıdır ..!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twilightturkeyfan.hareketforum.com
 
Nişan Düğün Ve Isle-Esme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jenna Dewan ve Channing Tatum Düğün 02/08/09

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Twilight Turkey Fan Anasayfa :: KİTAPLAR :: Breaking Dawn ( Şafak Vakti )-
Buraya geçin: